2021’in en hızlı büyüyen sektörü olan inşaat sektörü, Türkiye ekonomisinde önemli bir yükseliş yaşadı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan verilere göre, inşaat sektörü geçen yıl yüzde 9,3 büyüme kaydederken, sanayi sektörü ise yüzde 0,5’lik bir büyüme gösterdi. Bu veriler, Türkiye’nin ekonomik performansındaki önemli değişimleri ortaya koyuyor.

TÜİK’in açıkladığı Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) sonuçlarına göre, Türkiye ekonomisi 2024 yılına doğru istikrarlı bir büyüme kaydetti. GSYH, bir önceki seneye göre yüzde 63,5 artış göstererek 43 trilyon 410 milyar 514 milyon lira seviyesine ulaştı. Bu artışın arkasındaki faktörler incelendiğinde, inşaat sektörünün en hızlı büyüyen sektör olduğu açıkça görülüyor.

Ancak, inşaat sektöründeki büyümenin yanı sıra diğer sektörlerde de belirgin değişimler yaşandı. Özellikle finans ve sigorta faaliyetleri, tarım, bilgi ve iletişim, hizmetler ve diğer sektörlerde de artışlar gözlemlendi. Bu veriler, Türkiye ekonomisinin genel dinamiklerini ve sektörel farklılıkları gözler önüne seriyor.

Kişi başına GSYH değerinin 2024 yılında 507 bin 615 lira (15 bin 463 dolar) seviyesinde olduğu belirlendi. Bu rakam, ülke ekonomisinin bireyler üzerindeki etkisini ve refah düzeyini yansıtıyor.

Geçtiğimiz yılın ilk ve üçüncü çeyreklerine ilişkin revizyonlar yapıldığı da belirtiliyor. Bu revizyonlar, ekonomik büyüme verilerinde daha net bir tablo sunmaya yardımcı oluyor.

Ekonomistlerin 2024 yılına ilişkin büyüme beklentileri de yüzde 3,12 düzeyindeydi. Bu beklentiler, Türkiye ekonomisinin gelecekteki performansı hakkında önemli ipuçları veriyor.

Türkiye ekonomisinin 2020 yılından bu yana gösterdiği büyüme hızı da dikkate alındığında, sektörel farklılıklar ve genel ekonomik trendlerin nasıl şekillendiği daha net bir şekilde görülebiliyor. Bu veriler, Türkiye’nin ekonomik geleceği hakkında önemli bir bakış açısı sunuyor.

Sonuç olarak, Türkiye ekonomisinin 2024 yılına ilişkin verileri, sektörel büyüme eğilimlerini ve genel ekonomik performansı gözler önüne seriyor. Bu veriler, hem ekonomistlerin hem de bireylerin geleceğe dair beklentilerini şekillendirmeye yardımcı olacak önemli bir referans noktası oluşturuyor.